Rota - Mannheim 85 km.
ROTAMIZ
Bugün Fransa'daki son günümüz. Yollar da düzelmeye başlamıştı oysaki. Bugün sabah kalar kalkmaz tuvalette şarja taktığım powerbank i almaya gitmiştim fakat artık yerinde yoktu. Dün bisiklet bugün bu. İyi gidiyoruz. Yedekte bir tane daha bulunduğundan bize pek sıkıntı yaratmadı ama özlemi kalıyor tabi. Hızlıca yola koyulduk. Bugün Almanya'da bir ailenin evinde misafir olacağız. Umuyoruz ki iyi geçer. Saat 19.00 dan önce evde olmamız gerektiğini yazmışlar. Haliyle ne olur ne olmaz erkenden varalım istiyoruz. Dün süpermarkete giderken keşfettiğimiz kısa yolu kullanarak başladık yola. Bugün hava yeterince güzeldi. Yağmur rüzgar yoktu görünürde. Almanya'ya varınca haliyle büyük bir şehirde de olunca yine yolumuzu kaybettik. Vazgeçilmezimiz olan bir Türk restoranına merhaba deyip yolu sorduk.

Yakınlardaymışız. Rahatça bulursunuz dediler kahve ikram ettiler. Kahvemizi içip biraz da muhabbet edip yola koyulduk. 15 dakika sürdü sürmedi eve vardık. Kalacağımız yer apartman olduğundan asansör falan gerekliydi sıkıştık bir şekilde eve eşyaları taşıdık. Bisikletleri de bodruma. Kristian ve Elisabeth çok sıcak karşıladılar bizi. Biraz muhabbet ettik. Onlar daha önce bisiklet turu yapmamışlar sadece şehir içinde kullanıyorlar bisikleti fakat bu bisiklet alemine ayrı bir ilgi duyuyorlar. Bisikletli gezginlerle tanışmak, fikri alışverişi yapmak hoşlarına gidiyor söylediklerine göre. Biz sohbet ederken babam duş alıp çıktı. Yemekleri hazırlamaya başladık. Babam da gelince yemeğe oturduk. Sebze yemeği, sosis, makarna vardı yemekte. Ben normal zamanlarda sebzeden pek haz etmem. Fakat açlığın da etkisiyle silip süpürdüm tabağı. Sosisin de dana Eti olduğunu özellikle belirttiler. Düşünceli, saygılı insanlar. Elisabeth'in Çarşamba günleri bir programı varmış. Birkaç kişi toplanıp şarkı söylüyorlarmış. Profesyonel değil dedi sadece eğlenmek içinmiş. Elisabeth ayrıldı. Kristian da bizi hem gezdirmek hem de Türk mekanlarında fotoğrafımızı çekmek istediğini söyledi. Burada pek izin vermiyorlar belki sen sorarsan çekmeme izin verirler dedi. Ben de neden olmasın ki dedim. Hazırlanıp dışarıya çıktık. Meydanı gezdik. İlk motorlu araç bu meydanda sergileniyor. Ford'un yapmış olduğu bir araç bu.

Birkaç fotoğraf çekip Türk mahallelerine doğru yola koyulduk. Hemen belli ediyoruz kendimizi. Pis, gürültülü sokaklar, kaldırıma atılmış sandalyeler, düzensiz dükkanlar ve evler... Ben de merak ettiğim şu soruyu sormak istedim Kristian'a. Türk'lerle sorun yaşanıyor mu diye sordum. Aslında artık pek sorun olmadığını herkesin birbirine alıştığını buradaki yaşam biçimine ayak uydurduklarını söyledi. Bundan 20-30 yıl kadar önce çok sorun yaşanıyormuş ama artık düzene oturmuş her şey.
Bir lahmacuncuya geldik. Usta lahmacunları yapıyordu tezgahta. Kristian da birşeyler alalım dedi en azından o şekilde fotoğraf çekebiliriz diye düşündü. Biz buna gerek olmadığını Türklerin bunu sıkıntı yapmayacağını söyledik. Babam konuştu ustayla. Tabii dedi çekebilirsiniz. Kristian duruma şaşırdı fakat hızlıca çekti fotoğrafları. Sonra da bizi çekti bu Türk restoranında. Tekrar yola koyulduk. Yine birkaç fotoğraf çekip eve döndük. Haliyle yorulmuş olan biz izin isteyip odamıza çekildik. Ben zaten hemen uyudum.
